Aşk, Yepyeni Kalabilen Eski Bir Masaldır. H.HEİNE

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Bir söz, Bir cümle...

Bugün eski defterlerimi ,eski blogumu gözden geçirdim... Ya eskiden fazla duygusal yaşamışım ya da duygularımı fazla abartmışım.Belki de sadece yansıtmışımdır... Ben açmıyorum da kapanmış defterleri, ya kapanmamış defterler dökülürse önüme...
**
Düşündüğüm ya da hayalini kurduğum bir şeyler var. Hayaller gibi ama gerçek olması için pembesini ya da beyazını azalttığım ,mutluluğa sınır getirdiğim,uçlarda olmayan, reele yaklaştırdığım idealar bunlar.
**

Bazı durumlar vardır ki  yaşandığı anda insanı acıtan, hani geçer elbet ya da geçebileceği gibi yaşarım yaşatırım dersiniz, öyle olmasını umarsınız ya da. Ama o vücuduna girmiş bir mikrobun etkisiz hale gelmesi mümkün olmuyormuş. Bu mikrobu senle bağımlı tutan tek şeyse düşünmekmiş. Bir hastalık gibi. Birisini kurtarmaya yönelmiş hatta başarmışken sanki sana bulaşmış gibi... Ölmemesi için ölmeyi göze almak gibi.. Bir söz , bir cümle aldığın derin nefesle iner ciğerine. Herhangi bir tütün ürününün içine çektiğinde zehirlendiğini anlamandan çok daha fazlasıdır yaşadığın. Yaşamak için nefes almak zorundasındır ve her nefes alışında daha çok yakar içini o söz, o cümle. Ciğerlerini doldurur, karnını ağrıtır, mideni bulandırır. Acıya alışık değilsen başın bile döner, bu acı çarptı beni dersin- alışmak istemezcesine-... Beynin senden bağımsız düşünmeye başlar ve tekrarlar içinden. İnanmak istediğine inanır , seni dinlemeden.

Bir söz yahut bir cümle. Geçmişten gelen,gününe yerleşen...Nasıl anlatmalı ? Acıyan bir yara gibi bedeninde. Acıtan ve gün geçtikçe kapanmak yerine sanki açılan. Kılıç ya da bıçak yarası değil bu. Bir çaba bir direniş bir hırs bir azim uğruna oluşan bir şey değildir çünkü. Ama için gider, can yakıcıdır. Kağıt kesiği gibidir işte. Keskin, net, kendini anlatmak ve sevmek uğruna yeniden, en çok, daha çok... Bir anlıktır, çok acıtır... üffff lersin ama, geçmez. Söndürmez sanki. O söz, o cümle ; kağıt kesiği gibidir. Yazmaktan bile vazgeçecek kadar yüz buruşturucur hissettirdiği. Acı, yanma, diş sıkma, sinir...Oysa amacı duyguların dile gelmesidir , kötü ya da galibiyet gibi bir niyeti yoktur. Naiftir... Dedim ya kılıç ya da bıçak gibi değildir . Daha masumdur, daha aşktır olmasını istediği ya da yazdığı şey o kağıtlara...

İnsanın kendisini tek ifade ettiği yer insanı nasıl acıtır ki ,  Nasıl kanatır ,İnsanın en çok güvendiği en masum ve  tek duygulu olduğu yer insanı nasıl yaralarki?

Nasıl mı... Çok pis... O çok pis bir acıdır işte. Nasıl desem Günün mutluluğunu geçmişin doğrusu karartıyor bu kağıt yarası, ya da mikrop gibi vucuduma giren o söz, o cumleler... Artık herneyse adı...

Gününüzün ve yarınınızın huzurunu yaşamak istiyorsanız, dününüzün gerçeğini kurcalamayın :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder